Bir ‘Projektör’ün hikayesi: Naci Bayşu
Türk müziğinde bir dönem yayınlanmış en orijinal ve yenilikçi albümlerin altında Bay Müzik etiketi bulunurdu.
Bay Müzik’in yaratıcısı Naci Bayşu kazandırdığı sayısız yapım ve sanatçılarla hem popüler, hem de alternatif müziğin kalkınması için büyük emek vererek, diğer prodüktör ve yapımcılardan farklı bir konuma getirmişti.
Türk müzik piyasasının en büyük problemlerinden birisi, ‘prodüktör’ ve ‘yapımcı’ kavramlarının tam olarak anlaşılamamasıdır.
Prodüktör, bir müzik albümünün tarzını belirler.
Hangi şarkıların albümde yer alacağına karar verip, repertuvarı hazırlar. Stüdyoyu, aranjörü, enstrümanistleri seçer.
Kısacası bir albümün A’dan Z’ye tüm prodüksiyon aşamasını yürütür.
Yapımcı ise albüm çalışmasını finanse eden kişidir.
Yapımcıların geneli müziğin içinden gelmez.
Prodüktör kadar müzikten anlamazlar; ancak hangi işe yatırım yapılması gerektiğini iyi bilirler.
Yapımcıları stüdyoda göremezsiniz. Şarkıcının nasıl söyleyeceğine karışmaz, hangi şarkının albüme gireceğine karar vermezler.
En azından kurumsal kimliği lan bir plak şirketinde durum böyledir.
Dinlediğimiz en güzel albümlerin sırrı, yapımcının kendini prodüktörden ayırması ve işi profesyonel ellere teslim etmesinde yatar.
Öte yandan bazı yapımcılar vardır ki, maddi gücü ellerinde bulundurdukları için her şeye müdahale etme hakkını kendilerinde görürler.
Birlikte çalıştıkları sanatçılara özgür bir ortam sunmak yerine, onlardan piyasada en çok tutan şarkılar neyse benzerinin yapılmasını talep ederler.
Hele ki karşılarında genç ve tecrübesiz şarkıcılar buldukları zaman, ağır kontratlar imzalatıp kukla gibi oynatırlar.
İşte söz konusu yapımcıların müzikten anlamadığı halde prodüktörcülük oynamaya kalkışması, ciddi bir kavram kargaşasına sebep oldu.
Müzik piyasasında Unkapanı kültüründen bu yana var lan bu kavram kargaşası, 90’lı yıllarda esaslı plak şirketlerinin sektörü endüstrileştirmek için gösterdiği yoğun çabayla kısa süreliğine ortadan kalkmıştı.
‘N’ var ki, 2000’li yılların başında söz konusu plak şirketlerinden bazılarının iflası, bazılarının da küçülmeye gitmesi nedeniyle sektör 3-4 firmanın kontrolü altına girdi ve ‘prodüktör-yapımcı’ krizi tekrar baş gösterdi.
Tüm bu sorunlardan sıyrılarak kendini farklı bir yerde konumlandıran özel bir isim var:
Bay Müzik’in sahibi Naci Bayşu…
Müzisyen bir aileden gelen Bayşu, prodüktörlüğü ve yapımcılığı çekirdekten yetişerek öğrenmiş, yaptığı çalışmalara proje olarak bakmış, müziğe ve sanatçıya ışık tutarak her zaman sanatın aydınlık yüzünü göstermiştir.
Bayşu tırnaklarıyla kazıyarak bugünlere gelen bir prodüktörken, sırf parası olduğu için albümlere kendini prodüktör olarak yazan kişilerle aynı unvanı taşımaktan rahatsız olduğu için kendini “projektör” olarak tanımlıyor.
1963 yılında dünyaya gelen Naci Bayşu’nun çocukluğundan itibaren müziksiz geçmeyen bir günü olmamış.
Babası bestekar Abdullah Nail Bayşu, ağabeyi besteci ve prodüktör Osman Bayşu ve eniştesi Türk Halk Müziği sanatçısı Arif Sağ’ın olduğu bir rotamda büyümüş.
Bunun sonucunda hayat rotasını müziğe doğru çevirmeye karar vermiş.
Bir dönem Bravo dergisinin müzik sayfasını hazırlamış ve askerden döndükten sonra müzik piyasasında aktif olarak çalışmaya başlamış.
İlk olarak 1986’da Zirve Plak’ta Arif Sağ’ın, ardından da Sembol Plak’ta ağabeyi Osman Bayşu’nun kanatları altında çalışan Naci Bayşu, daha sonra ağabeyinin kurucusu lduğu Bayşu Müzik’e geçti.
Burada prodüktörlük konusunda pişmeye başlayan Bayşu için artık hünerlerini sergileme zamanı gelmişti.
Naci Bayşu, ilk olarak 1989 yılında Ferhan Şensoy’un ünlü oyunu ‘Ferhangi Şeyler’ kaset formatında yayınlanırken süpervizörlük yaptı.
Ardından İskender Paydaş’ın 1990 yılında çıkardığı enstrümantal albümü ‘İsko Disko’nun prodüktörlüğünü üstlendi.
Aynı yıl hem kendisinin gönlünde, hem de Türk Müzik Tarihi’nde ayrı bir yer edinecek yeni bir albüm serisinin de başlangıcı gerçekleşti: Yedi Karanfil.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinden yükselen halk müziği ezgilerinin enstrümantal olarak yeniden düzenlendiği bu albüm tamamen Naci Bayşu’nun eseriydi.
Projeyi yapma fikri bir gece yatağının başucundaki kaset çalardan müzik dinlerken aklına gelmiş ve albümü tamamen kendi zevki için yapmıştı. Albüme Yedi Karanfil ismini verme fikri de yine kendisinden çıkmıştı.
Bayşu, bu ismi nasıl bulduğunu bir röportajında “İlk kasette yedi tane besteci vardı. onları birer karanfile benzettim ve ismini Yedi Karanfil koydum” sözleriyle açıklamıştı.
Bayşu’nun Yedi Karanfil’den sonraki ikinci büyük adımı Kenan Doğulu oldu.
Yıl 1993’tü.
Pop müzik fırtınası tüm Türkiye’yi etkisi altına almıştı.
Her gün yeni bir isim çıkıyor, dinleyicilerin daha önce alışkın olmadığı tarzda şarkılar patlama yapıyordu.
Pop müzik furyasının bayrak taşıyıcılarından birisi de Bayşu Müzik etiketiyle çıkardığı ‘Yaparım Bilirsin’ adlı ilk albümüyle Kenan Doğulu oldu.
Doğulu’yu Çiğdem Tunç ve Mehmet Ali Erbil’in sunduğu ‘Gecenin Rengi’ programında piyano başında şarkı söylerken keşfeden Bayşu, dönemin büyük prodüktörlerinin peşinde koştuğu genç şarkıcıyı ikna etmeyi başarmıştı. ‘Yaparım Bilirsin’, daha çok halk müziği, sanat müziği, arabesk albümleri yapan Bayşu Müzik’in ilk ve tek pop müzik albümü lma özelliğini taşıyordu.
Ağabeyi Osman Bayşu’nun 1994’te vefat etmesi, Naci Bayşu’yu yeni bir yola sürükleyecekti.
Başarılı geçen bir çıraklık döneminin ardından yaptığı ilk prodüksiyonlarla rüştünü ispatlayan Bayşu, 1994 yılında Kenan Doğulu’yla beraber Bay Müzik’i kurarak patronluğa terfi etti. Bay Müzik etiketiyle çıkan ilk çalışma, Kenan Doğulu’nun 1994 yılının aralık ayında çıkan ikinci albümü ‘Sımsıkı Sıkı Sıkı’ ldu. İçinden ‘Sımsıkı Sıkı Sıkı’, ‘Kurşun Adres Sormaz Ki’, ‘Can Bebeğim’, ‘İsyan Bu Haykırış’ gibi hit şarkılar çıkaran albüm, Kenan Doğulu’nun Türk Pop Müziği’ndeki yerini sağlamlaştırırken Bay Müzik’in de sektöre hızlı bir giriş yapmasını sağladı.
Albümün CD kabı ise alışılmışın dışında yuvarlak teneke kutudan oluşmaktaydı ve Türkiye’de ilk defa yapılan bu uygulamanın altında yine Naci Bayşu’nun imzası vardı.
Albümde dikkat çeken ayrıntılardan birisi de “Bu bir Osman Bayşu yapımıdır” ibaresinin yer almasıydı. Bu cümle daha sonra çıkan Bay Müzik etiketli tüm albümlerde görülecekti.
Bayşu, yıllarda albümlerde ağabeyini anmasının nedenini şu şekilde ifade etmişti:
“Sinemada, müzikte her yerde insanlar, hele de geri planda çalışmışlarsa ölünce unutuluyorlar. Ben de çıkardığım ilk kasetten itibaren abimin adı yaşasın diye bunu başlattım. Kaset çıkardığım sürece de devam edecek.” (Negatif Dergisi/ 1998)
Türk Pop Müziği’ndeki genç ve yenilikçi harekete Kenan Doğulu hamlesiyle ‘ben de varım’ diyen Naci Bayşu, halk müziğinin çağdaşlaşmasına ise bizzat öncülük etti. Belçika’dan gelen 22 yaşındaki genç bir isim Kubat, 1996 yılında Bay Müzik’ten çıkardığı ilk albümüyle görücüye çıktı. Kubat’ın ilk dikkat çeken özelliği, Türk halkının güne kadar gördüğü türkücülerden farklı olarak uzun saçları ve modern
bir giyim tarzının olmasıydı. Kubat’ın sadece dış görünüşü değil, seslendirdiği türkülerin müzikal altyapısı da zamanın ruhuna uygun bir şekilde formülize edilmişti.
Yedi Karanfil serisinin yanına Kubat’ın da eklenmesiyle birlikte yıllarda Türk Halk Müziği, Bayşu sayesinde gömlek değiştirip kendini yeniledi. Ayrıca Hüseyin Turan da Grup Laçin’den ayrıldıktan sonra solo kariyerine 1997 yılında Bay Müzik’le başladı ve böylece halk müziğine güçlü bir yorumcu daha kazandırılmış oldu.
90’lı yılların ortalarında yayınlanan ezberbozan albümlerin altında Bay Müzik’in imzası bulunmaya devam ediyordu.
Usta bas gitarist Gürol Ağırbaş, Türkiye’nin ilk solo bas gitar albümü ‘Bas Şarkıları’nı çıkarmıştı.
Bu albüm, bas gitarın bir parça veya orkestrada murga işlevi gören bir enstrüman olduğunu kanıtlayan oldukça değerli bir çalışmaydı.
Öte yandan ilk iki albümünü pop türünde yapan ve oldukça başarılı olan Gökhan Kırdar, zirvede olduğu bir dönemde radikal bir değişiklik yapmaya karar vermişti.
Kırdar, 1997 çıkışlı üçüncü albümü ‘Trip’ ile bir elektronik müzik türü lan ‘trip hop’ tarzını denemişti.
Tıpkı ‘Bas Şarkıları’ gibi kendi kategorisinde Türkiye’de bir ilk lan bu albümü yayınlamaya Naci Bayşu’dan başka hiçbir prodüktör cesaret edememişti.
Türk Rock Müziği’nin aykırı grubu Ünlü de 1998’de ikinci albümleri ‘ ve Z Hikayesi’ni Bay Müzik ile yapmıştı.
Bayşu’nun yaptığı prodüksiyonlar ‘N’ birbirine benziyordu, N’ de bu çalışmaların müzik piyasasında benzerleri bulunuyordu.
Buna en iyi örneklerden birisi olarak Mansur Ark’da gösterilebilir.
Ark, 1997 yılında ‘Maalesef’ ile çıktığında sadece şarkısıyla değil, sempatikliğiyle de oldukça sevildi. Şarkılarında R&B gibi farklı türlerden de beslenerek Türk popunun batıya dönük yüzü oldu.
Bay Müzik’in kazandırdığı isimler arasında en değeri bilinmemiş loanı hiç şüphesiz Ayaz Kaplı’dır.
Daha sonra “Neredesin Firuze” filminde Ata Demirer’in seslendireceği ‘Çizdim’ şarkısı arabesk müziğin düşüşe geçtiği 90’lı yılların sonunda değil de, bugün çıksaydı çok büyük ses getirirdi.
Bay Müzik yalnızca müzisyenlerin değil, televizyon ile sahne dünyasının komedyen ve şovmenleri tarafından da tercih edilen bir yapım şirketi oldu.
Yılmaz Erdoğan, Yedi Karanfil serisinin beşinci albümünde ‘Yaşayabilme İhtimali’ şiirini kuşu ve onun şairaneliği ilk kez insanlar tarafından fark edildi.
Öyle ki, dönemin plak şirketlerinden Prestij Müzik hızlı davranarak Erdoğan’ı transfer etti ve 1998’de onun ilk şiir albümünü çıkarttı.
Her ‘N’ kadar Yılmaz Erdoğan’ın şiir albümü Bay Müzik’ten çıkmasa da nun şairlikteki potansiyelini fark edip geniş kitlelere duyuran ilk isim Naci Bayşu olmuştu.
Erdoğan gibi Yedi Karanfil serisinde şiir okuyan bir başka isim ise Okan Bayülgen’di. Bayülgen, serinin yedinci albümünde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden ‘İner misin Çıkar mısın’ programının sunucusu ve yakın arkadaşı Boran Kaya’ya yazdığı ‘Ağıt’ isimli şiiri seslendirdi.
Beyazıt Öztürk ilk ve tek müzik albümü “Türküler”i 1998 yılında çıkardı. Albümden ‘Gemilerde Talim Var’ türküsü oldukça büyük ilgi toplayarak Beyaz’la özdeşleşti.
Cem Yılmaz’ın da 2000 yılında B.K.M’de (Beşiktaş Kültür Merkezi) yaptığı özel bir gösterinin ses kaydı, kaset ve CD formatlarında Bay Müzik tarafından piyasaya sürüldü.
Naci Bayşu muazzam bir ileri görüşlülüğü lan bir prodüktördür. Birkaç adım sonrasını düşünebilme ve elindeki işin hangi noktalara varacağını tahmin edebilme yetilerine sahiptir.
Mansur Ark’ın ilk albümünün çıkış şarkısı olarak ‘Maalesef’i seçen de, Beyaz’a ‘Gemilerde Talim Var’ın kliplendirilmesi yönünde öneri veren de kendisidir. Bayşu’nun ileriyi gördüğü en büyük keşiflerinden birisi de Soner Sarıkabadayı’dır 1998 yılında tek şarkılık bir demo kasetle kendisine gelen Sarıkabadayı’yı dinledikten sonra albüm yapmaya karar vermiş ve uzun süren bir yetiştirme sürecinin ardından sanatçının “Kara” isimli ilk albümünü 2001 yılında piyasaya sürmüştü. ‘N’ var ki, bu proje yeterli ilgiyi görmedi ve albüme adını veren şarkı ‘Kara’dan başka hiçbir şarkıya klip çekilmedi. Naci Bayşu belki zaman yatırımlarının karşılığını tam olarak alamadı; ancak yanlış ata oynamadığı da yıllar sonra anlaşıldı. 2000’li yıllarda önce başka sanatçılara verdiği bestelerle dikkat çeken Soner Sarıkabadayı, 2009 yılında yorumcu kimliğiyle ikinci kez şansını deneyerek ‘Buz’ isimli teklisini çıkardı. Şarkı büyük ilgi gördü ve Sarıkabadayı 2001 yılında yapamadığı çıkışı bu sefer yapmayı başardı. Soner Sarıkabadayı, besteci ve yorumcu kimliğini sürdürürken ilk prodüktörü Bayşu’nun izinden giderek kendi yapım şirketi PDND Müzik’i kurdu.
Bay Müzik’in ses getiren son prodüksiyonu ise 2003 yılında Feridun Düzağaç’ın ‘Orijinal – Alt Yazılı’ albümü oldu. İlk çıkış yaptığı 1996’dan 2001’e kadar üç albüm yapan ve kendine has bir kitle edinen Düzağaç, “Orijinal – Alt Yazılı” albümüyle şöhreti tam olarak yakalamayı başardı. Çıkış parçası “F.D” olan ve Ezginin Günlüğü’nden “Düşler Sokağı”nın da yer aldığı albümde özellikle ‘Alev Alev’, ‘Cumartesi’, ‘Nadas’ gibi şarkılar Feridun Düzağaç’ın klasikleri arasına girdi.
2004 yılında Erci E’ye yaptığı “Bin Arabama” albümünün ardından sektöre uzun bir ara veren Bayşu, 2010’lu yıllarda tekrar geri dönüş yaptı. Bay Müzik’in adı “Bay & Cinali Project” olarak değişirken Naci Bayşu da sanatsal değeri yüksek ve mütevazı projelere imzasını attı. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı hocalarından Ünal Yürük’ün kurucusu olduğu Zurnistanbul grubu 2010 yılında ilk enstrümantal albümünü yaptı. 2011 yılında Fatih Ahıskalı ve Bekir Ünlüataer tarafından kurulan Eşref Vakti grubu da ilk albümünü Naci Bayşu’nun ‘projektörlüğünde’ piyasaya sürdü. Adını dizi müzikleriyle duyuran Özgür Kurum, 2012 yılında ‘Israr Et’ ve ‘Hep Aynı’ adlı iki şarkıdan oluşan küçük bir çalışma yayınladı. Aynı yıl tiyatro sanatçısı Hakan Gerçek’in Cemal Süreya şiirlerinden sahneye uyarladığı ‘Üstü Kalsın’ oyunu ses CD’si olarak yayınlandı. 2020 yılının kasım ayında 30 yılı geride bırakan Yedi Karanfil için hazırlanan ‘Yedi Karanfil 30 Yaşında’ albümü ise Naci Bayşu’nun şimdilik son projesi olarak kayıtlara geçti. Albümün künyesinde Bay & Cinali Project yerine yeniden Bay Müzik etiketi kullanıldı.
Müzik adına yaptıkları bir yana, tanıyan hemen hemen herkesin çok sevdiği, tanımayanların da hakkında birkaç bilgi edindikten sonra tanışmak isteyeceği bir gönül insanıdır Naci Bayşu.
Bir sonraki projesini ‘N’ zaman ortaya çıkarır bilinmez; ancak şu da bir gerçek ki, günün birinde bu sektörden elini ayağını tamamen çekse bile fikirleri ve eserleriyle her zaman yaşayan bir efsane olarak kalacaktır.