CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Öncesinde ihmal çok, buna hiç şüphe yok. İhmal, eksik olmasa bu kadar yıkım olmaz. Depremin hemen sonrasında gecikme büyük. Maalesef devlet yoktu, uzun süre yoktu, 3 gün yoktu. İşin kötüsü hazırda, kışlada, ‘kalk’ deyince kalkan, ‘çık’ deyince çıkan, teçhizatı hazır, gencecik, aslan gibi bir ordu vardı. Ama birileri orduyu içeride tuttu. ‘Orduyu kışladan çıkarması kolay, sokması zor’ dediler. Darbe yapar diye korktular. Mehmetçik acıda, yasta öyle bir şey yapar mı? Ama bir korkudur, kendi kendilerine 15 Temmuz’un yaşanmasına sebebiyet veren ihmaller, yarattığı paranoya, korku, orduyu 3 gün içeride tuttu. O en kritik 12, 24, 48, 72 saat enkazların altından sesler, inlemeler, yardım çağrıları gele gele çok evladımızı, ailemizi, eşimizi, dostumuzu maalesef kaybettik” dedi.
Özel, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıl dönümünde, Pazarcık’ta Halk Buluşması programına katıldı. Anka’nın aktardığına göre burada konuşan Özel, şunları söyledi:
“Acının merkez üssündeyiz”
“Bugün çok büyük bir acının, cumhuriyet tarihinde bu ülkenin yaşadığı en büyük acılardan bir tanesinin birinci yıl dönümündeyiz ve Pazacık’tayız. 81 ilde, Türkiye’deki bütün ilçelerde dün ve bugün öğlen depremin olduğu saatte saygı duruşları, anmalar yapıldı. Biz CHP olarak 947 ilçemizde geceleyin saat 04.17’de ışıkları açtık, saygı duruşunda bulunduk, anma töreni yaptık. Ve Türkiye’de 7 bölgede, 81 ilde, 1000’e yakın ilçede Pazarcık depremi konuşuldu. Şimdi, günün sonunda Pazarcık’tayız. Acının merkez üssündeyiz. Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Partimizin bir platformunun üstündeyiz, ilçe başkanlığımızın önündeyiz. Elbette CHP’liler var, her siyasi görüşten insan var. ve bugün, öyle katı siyaset yapılacak bir gün değil. Çünkü çok büyük bir acının daha üzerinden 1 yıl geçti. Yaramız daha kabuk bağlamadı. Her birimizin yüreğinde hiç değilse o bir mum ateşi yanıyor, yanmaya da devam ediyor.
“Bu deprem Türkiye’nin tarihi boyunca 79 yılda topladığı toplam verginin 4 katını toplamış bir iktidarın döneminde oldu”
Elbette bu acılar yaşanıyor, geçiyor ama ders almak gerekiyor, unutmamak gerekiyor. Ve bundan sonrasında bunların yaşanmaması için herkesin üstüne düşeni yapması gerekiyor. Başta hükümetin, sonra yerel yönetimlerin ve muhalefet partilerinin dahi üzerine düşen sorumluluklar var. Biz, gördüğümüz eksiği söyleyeceğiz, doğrusunu söyleyeceğiz, nasıl olması gerektiğini söyleyeceğiz, iktidarın yapıp yapmadığını takip edeceğiz ama iktidar partisi de bunları yapmak durumunda. Nasıl bir iktidar döneminde gerçekleşti bu deprem? Bu deprem tam 21 yıldır iktidarda olan bir partinin, yürütmenin 21 yıldır -başbakan olarak son dönemde cumhurbaşkanı olarak- başında genel başkanını bulunduran bir partinin, Türkiye’nin tarihi boyunca 79 yılda topladığı toplam verginin 4 katını toplamış bir iktidarın döneminde oldu. Deprem vergisi olarak toplanan paraların 1999 Depremi’nde çıkan vergiyi, Özel İletişim Vergisi diye kalıcılaştıran ve milyar dolarlarca bütçeyi toplayan ama depreme dirençli kentler yaratmak için harcamak yerine başka yerlerde bunu harcayan bir partinin döneminde oldu.
“‘Orduyu kışladan çıkarması kolay, sokması zor’ dediler. Darbe yapar diye korktular”
Öncesinde ihmal çok, buna hiç şüphe yok. İhmal, eksik olmasa bu kadar yıkım olmaz. Depremin hemen sonrasında gecikme büyük. Ben depremin günü 130 milletvekilimizi -o zaman grup başkanvekiliyim- diğer arkadaşlarımızla birlikte 10 ile dağıttık. Bir grup başkanvekilimiz Hatay’dan, bir tanesi Diyarbakır taraftan, ben de Malatya’dan başladık. Hızla taradık. Ben depremin ikinci gününde Nurhak’taydım. Nurhak’a ilk giden bendim. Öğlen depreminde Nurhak’ta, kara kazanlar kaynasın diye içeriden erzak alırken üstlerine yıkılan evlerden Nurhaklı kadınların sesleri geliyordu enkaz altında. Dağ yollarından ulaşıp oraya gittik. Belediye Başkanı, ‘Kaybettiğim ağabeyimi bulsam bu kadar sevinirdim’ dedi. Başkanımızla sarıldık, sonra oradan bir video çektik, Nurhak’a yardımların gelmesi için yolların açılması çağrısını yaptık. O kadar erken buradaydık. Ama maalesef devlet yoktu, uzun süre yoktu, 3 gün yoktu.
İşin kötüsü hazırda, kışlada, ‘kalk’ deyince kalkan, ‘çık’ deyince çıkan, teçhizatı hazır, gencecik, aslan gibi bir ordu vardı. Ama birileri orduyu içeride tuttu. Dediler ‘Orduyu kullanalım.’ ‘Orduyu kışladan çıkarması kolay, sokması zor’ dediler. Darbe yapar diye korktular. Depremde ordu darbe yapar mı? Mehmetçik acıda, yasta öyle bir şey yapar mı? Ama bir korkudur, kendi kendilerine 15 Temmuz’un yaşanmasına sebebiyet veren ihmaller, yarattığı paranoya, korku orduyu 3 gün içeride tuttu. O en kritik 12, 24, 48, 72 saat enkazların altından sesler, inlemeleri yardım çağrıları gele gele çok evladımızı, ailemizi, eşimizi, dostumuzu maalesef kaybettik.
“Cumhurbaşkanı, ‘1 yıl içinde ben herkesin evini vereceğim’ diye söz verdi”
Sonra muhalif belediyelerin araçları aman gelmesinler, üstünde aman İstanbul, Ankara yazmasın, kolilerin üstüne AFAD yapıştırılmadan şehirlere sokulmasın derken büyük zamanlar kaybedildi. Ama en sonunda bir şekilde Türkiye’nin dört bir yanından AK Partilisi, MHP’lisi, CHP’lisi, İyi Partilisi her siyasi partiden belediyeler yardıma koştu. İyi ki de koştular. Hangi partiden, hangi görüşten olursa olsun deprem bölgesine gelip de depremzedeye bir karton bardakta çay vermişse bile hepsinden Allah razı olsun. Bundan sonraki dönemde de doğruya doğru, eğriye eğri demeye devam etmemiz lazım. Sonrasında millet çadır beklerken Kızılay’ın çadır satmasını mı konuşmak lazım, yardım beklerken IBAN yollayıp milletten para toplamalarını mı söylemek lazım, sıkıntılar büyüktü. Ama esas sıkıntının büyüğü şimdi yaşanıyor. İnsanoğlunun birinci ihtiyacı beslenme ihtiyacı. Onu ilk günün sonunda çözmeye başladık. Bir çorbayla, çayla, simitle, kuru ekmekle, sonrasında kurulan mutfaklarla o sorun bir şekilde çözüldü. Ama barınma sorunu çözülmedi. Ve o gün, ülkenin Cumhurbaşkanı yaklaşan seçimleri de gözeterek hızlı bir söz verdi, dedi ki ‘1 yıl içinde ben herkesin evini vereceğim’ dedi.
“Konut ihtiyacı 110 bin, Erdoğan’ın teslim ettiği konut 9 bin 289”
Kahramanmaraş’taki konut ihtiyacı, devletin resmi rakamlarıyla 110 bin. Sayın Erdoğan’ın bugün teslim ettiği konut sayısı 9 bin 289. konutların yüzde 8,2’si Kahramanmaraş’ta verildi. 100 depremzededen 8’i bu akşam evde; 92’si konteynerde, çadırda. Barınma sorunu çözülmedi, çözülebilecek gibi de görünmüyor. İlerleyen dönemlerde vereceklerini taahhüt ettiklerini verseler dahi rakam 2 ay son yüzde 10’a çıkacak, yıl sonunda yüzde 20-25’leri bulursa ne ala. Ayrıca bugün Kahramanmaraş’ta teslim edilen konutlarla birlikte Türkiye’de teslim edilen toplam konut sayısı 27 bin 318. İhtiyaç 650 bin. 1 yıl sonunda Türkiye’deki oran yüzde 4,2. 100 kişiden 96’sı çadırda, konteynerde bu akşam. Oysa devlet sözü vermişlerdi. ‘1 yıl içinde kalıcı konutları vereceğiz. Oyu bana verin’ demişlerdi. Biz CHP olarak, ‘Konutlar bedava’ demiştik. Onlar, ‘Paralı ama 1 yıl içinde hemen’ demişlerdi. Bu sözün tutulmamasının ve 100 kişiden 96’sının da bugün çadırda, konteynerde kalmasının da takipçisi olacağız. Bu sorunun çözülmesi son derece önemlidir.
“Zeynep Hanım gibi birisi olsun, gelsin, bu şehrin ablası, anası olsun dedik”
Ben uzun süredir Kahramanmaraş’ın bir arayış içinde olduğunu biliyorum. Biz de hemen içimizden birini tutalım, büyükşehir adayı yapalım, aldığımız oyu alalım, çekilelim demedik. Bir arayışa girdik. Güçlü bir aday olsun dedik. Kökü sağlam, dedesi bu partinin kurucu il başkanı olsun ama ailede her siyasi görüşten güçlü figürler olsun dedik. Vatanseverliğinden, milliyetçiliğinden kimsenin şüphesi olmasın ki yarın yine tutup birileri olur olmaz iftiralar atarken abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun diyelim dedik. Dedik ki Zeynep Hanım gibi birisi olsun, gelsin, bu şehrin ablası olsun, anası olsun dedik. Başarılı bir iş insanı, iyi bir yönetici, bundan sonraki süreçte hakkınızı sizinle birlikte dile getirecek, icabında söke söke alacak birisi. Benim ikisine de bir sözüm var: Bu seçimleri kazansınlar Zeynep Hanım’ın kardeş belediyesi hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hem Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), söz veriyorum. Haydar Bey’e de Türkiye’nin en güçlü, en kuvvetli ilçe belediyeleriyle Kadıköy’ü ile Beşiktaş’ı ile Konak’ı ile Karşıyaka’sı ile kardeş belediye yapmaya, dünyadaki siyasi akrabalarımızın Pazarcık ve Kahramanmaraş’a katkı sağlaması için her türlü imkanı, fonu seferber etmeleri için en büyük desteği vermeye söz veriyorum. Yeter artık, bu makus talihi bunlar değiştirir.
“Depremde en büyük yıkım Nacar’da, çivi çakmadılar”
Ben Kahramanmaraş’ı çok önemsiyorum. Aldığımız oy düşük olabilir. Milletvekili sayımız 1, yetmez bu seçim 2 çıkardık, birisi ittifak ortağımıza gitti. Ama çok sayıda belediye almamız lazım. Büyükşehre bizim bir elimizin dokunması lazım. Çünkü bu iş artık ‘Nasılsa oy veriyorlar’ diye köyleri, mahalleleri çantada keklik görme dönemi bitti. Nacar Mahallesi’nde sizin Nacarlılar oyları veriyor AK Parti’ye. Ama ne oldu? Depremde en büyük yıkım Nacar’da, çivi çakmadılar. Nacar’ı yalnız bırakmaya değil, Nacar’da gece-gündüz sizinle birlikte yaşamaya, Nacar’ın sorunlarını çözmeye geliyor Zeynep Başkan. Söz veriyoruz. Koçcağız var, Kocadere mahalleleri var. Bu mahallelerde içme suyu sorunları var. Koskoca büyükşehir belediyesi bu sorunları halen daha çözmemiş. En büyük mahallelerinizden Ufacaklı Mahallesi’nin içme suyu problemi devam ediyor. Tetirlik, Şahintepe, Ortaköy’de yol sorunu var, çözülebilmiş değil. Ayrıca 108 evin yıkıldığı Ördekdede var. Sorunları biliyoruz, çözümsüz bırakılmasına dayanamıyoruz.
“AK Parti’nin 10 adayı da biliyor ki Pazarcık’a artık bir başka elin değmesi lazım”
Ben ana muhalefet partisinin genel başkanıyım. Pazarcık’ın, Maraş’ın sorunu barınma, işsizlik, emeklilere 10 bin liranın yetmemesi, gelecek kaygısı. Bunların her bir tanesini çok önemli birer mesele olarak görüyoruz. AK Parti’nin 10 adayı da biliyor ki Pazarcık’a artık bir başka elin değmesi lazım. Ben, AK Parti’nin belediye başkan aday adaylarından dahi Haydar Başkan’a oy istiyorum, destek istiyorum. Bu Pazarcık’ın makus talihi değişsin istiyorum. Katı particilik yok. Biz onu İzmir’de, İstanbul’da, Antalya’da, Kayseri’de, Konya’da yaparız. Burada yok, burası yas evi. Burada particilik olmaz. Seçildiği gün bu rozeti çıkaracak. Diyecek ki ‘Bundan sonra herkesin başkanıyım.’ Eğer Pazarcık ezbere AK Parti’de kalırsa şöyle olur: ‘Nasılsa oy veriyorlar. Ördekdede’ye söz verdik, çivi çakmadık. Yine aldık oyu. Buna bir şey yapmaya gerek yok. Nacar’ın tepkisinden ne olacak’ derler. Verin oyu, değiştirin belediyeyi, bakın, nasıl üstünüze titreyecekler. Çantada keklik olmadığınızı, artık canınıza tak ettiğini, hiç olmazsa yerel seçimde bir sarı kart gösterdiğinizi, bundan sonra hizmet, ilgi, alaka istediğinizi gösterin. Bakın, size bakış açısı bundan sonra ne olacak?”